7 Şubat 2011 Pazartesi

bu mutlu olmak için şizofren olmaya karar vermiş bir tavşanın hikayesidir...

İnsan bazen bir takım şeyleri kafasında döndürdükçe,o düşüncelerin ne kadar mantıksız yada ne kadar mantıklı olduğunu anlayabiliyor.Bu klasik bir şeyi daha çok dikkat ederek okuduğumuzda yada daha çok bir şeye bakarken daha fazla detay farkettiğimiz örneği ve gerçeği gibi ve bunu sevimli hale getirip işi daha da ileri götürebilmek için ki bundan sadece zevk aldığımız için yaparız, sanki karşılıklı konuşuyormuşçasına gerçekten kahkahalar atıp hatta bağırıp çağırıp iyice bir dialog haline getirdiğimizde bildiğin olayı aşıyorsun...
Onu bunu bilmem kardeşim ama ben şizofrenlerin ve şizofrenliğin arkasındayım, belkide içten içe en büyük amacım budur , bunu bilemem, içimdeki ''ben''e danışmam lazım .Fakat kanatimce şöylede bir gerçek varki , bir insanın şizofren olabilmesi için,karşısına kendi beyninden bir adet daha yaratabilmesi için o beynin baya iyi durumda olması lazım, ki bu da her açıdan şizofreni üstün kılar..Daha duygusal ,daha detaycı,daha uç ve hatta daha sanatsal ve daha ritimsel yada bi o kadar adi,pislik yada gibisi vs. vs.Her ne açıdan olursa olsun iki katı yani...Düşünsene, iki tavşan,biri çiziyor, biri müzik yapıyor,beraber otların arasında hoplayıp zıplıyolar...Sonra kadrajı genişlet,çek o kadrajı geriye, unzoom kardeşim...Fazlaca boombastik bir kişiliğin gözleri ardındayız şimdi..Pis ve kalabalık bir şehirde,terasında oturmuş,fonda trafikten doğaçlama sesler,ufukta görünen kilisenin çanına bakıyor...O an düşünebileceği tek şey iki mutlu tavşan ve bunu gerçekleştirmek için tek yapması gereken şey düşünmek..düşünmek ve düşünmek....

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder